MHP Genel Başkanı Bahçeli Antalya'dan Erdoğan'a Yüklendi ; ''Recep Tayyip Erdoğan tıpkı hizmetinde bulundukları gibi ya David ya Con ya da Hans olmaktan ve anılmaktan kurtulamazdı''
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Geçtiğimiz Nevruz’da İmralı canisinin mesajını Diyarbakır’da okutan ve sözde liderliğini meydanlarda onaylatan bu zihniyet, şimdi de Türkmen katillerini Diyarbakır’da yere göğe sığdıramamıştır" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Antalya’nın Manavgat ilçesindeki Sueno Otel’de düzenlenen MHP 2. Akademisyenler Kurultayı’na katıldı. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden gelen yaklaşık 800 akademisyenin katılımıyla gerçekleşen kurultayda konuşan Bahçeli, "Barzani’nin Diyarbakır’da bulunuşu yalnızca bir açılış törenine veya toplu nikah merasimine icabet değildir" dedi. Bahçeli, "Başbakan bu peşmergeyi Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi noktasına çıkarmış ve kurgulanan psikolojik harekatla bunun çatısını örmüştür. Öyle ki, Kürt kökenli kardeşlerimize başka birlikte yaşama seçenekleri zımnen sunulmuş, Başbakan siyasi kaygılarla, enerji havzasından istifade etme adına ve küresel emrivakilerle resmen ihanete çanak tutmuştur" dedi.
"Devir kötünündür" diyen Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:
"Korkarım ki, artan siyasi Kürtçülüğe ve bölücülüğe karşılık Türkçülüğün söndürülmesine devam edilmesi halinde yarın ihtiyaç olduğunda vatanı savunacak Türk aransa da bulunamayacaktır. Bu boşaltılmış millet olgusu Anadolu’nun istilası için uzun vadeli ve sabırla işlenen psikolojik harekatın bir amacı ve maalesef son perdesi gibi görünmektedir. Türkler’in milli kimlik ve kültürlerini muhafazası ancak Türk milliyetçilerinin müdahalesi ve uyarısı ile olabilecektir. Tam tersi durumda Türk milletinin milli refleksleri törpülenecek ve torpillenecektir. İstiklal Savaşı bir avuç vatansever haricinde bu milli refleksin tamamen hemen hemen dibe indiği bir ortamda yapılabilmiştir. Görüyorum ki toplumun her kesimi kaçınılmaz sonu giderek hissetmektedir. Süreç öyle tazyik ve tertiplerle doludur ki, Türkiye içinde ve Türk milletinden yeni bir millet kıra döke, bağıra çağıra doğmaktadır. Her şeyden önce anadilini kullanmaya, eğitim yoluyla öğrenmeye başlayan ve bunu da her geçen gün genişleten etnik yapıların yalnızca kültürel temsili yeterli bulmayacakları açıktır. Dil ile başlayan ve özerk yönetime, federasyona, konfederasyona doğru ilerleyen içinden geçtiğimiz süreçte sözde aydınların ve ülke gündemini belirleyen kurumların önerileri maalesef bize dayatılanların kabulünden başka bir şey değildir."
“GİDİŞAT NE ÜZÜCÜDÜR Kİ BU YÖNDEDİR”
Bahçeli, "Bugünkü ortamda başta hükümet olmak üzere milli emanetlere, millet olmaktan kaynaklanan her türlü hak, hukuk ve mirasa ilgisiz ve iştahsız kalan odaklar, tüm hesaplarını bölünmüş ve paylaşılmış Türkiye fikrine çivilemişlerdir. Bu itibarla devletin kurucu, milletin kurtarıcı ve vatanın garantörü olan Türk milliyetçiliğini dizginleme, engelleme ve terbiye etme eğilimi kontrolsüzce ilerletilmektedir. Milliyetçiliğe kulp takma ve kara çalma yarışına girenlerin tercih ettikleri yöntem ve vasıtalar devlet ve milleti acıklı, sancılı, oldukça da kanlı bir parçalanmaya götürmektedir. Bir başka paradoks ise etnik kimliklerin keskinleşmesi ve iddia sahibi olmasıdır. Türkiye benzerlerine soğuk savaş yıllarında rastlanan demir bir perdeyle, yurdumuzu baştan ayağa saran sanal bir duvarla ortadan ikiye ayrılabilecektir. Gidişat ne üzücüdür ki bu yöndedir" diye konuştu.
Yerli ve yabancı mahfillerin Türk milletini birbirine düşürmek, bilhassa Türk-Kürt kamplaşmasını derinleştirmek, etnik kargaşayı tetiklemek, ayrılıkçı beklentileri uyandırmak amacıyla yoğun gayret içerisinde olduklarını söyleyen Bahçeli, "Başbakan Erdoğan ve hükümeti aldıkları bölünme ihalesinin gereğini, bilinci felce uğramış bir şekilde yapmaktadır. Analar ağlamasın diye gösterilen sabır ve metanet sınır ötesi bir hal alarak uyanan siyasi bölücülüğü bırakınız sakinleştirmeyi daha da yüreklendirmekte ve teşvik etmektedir. Nitekim tehlike had safhadadır. Büyük ve ana gövde olan Türk milletinin milli tepkilerini zayıflatan en önemli iki faktörden birisi de hiç kuşkusuz yoksulluktur. Yoksulluk, işsizlik milli kimliği aşındırmış, hassasiyetleri sulandırmış ve arka plana itmiştir. Türk milli kimlik erozyonunun diğer ayağı ise sağlıksız ve maksatlı biçimde yayılan, sosyolojik olarak geri bir form olan millet altı yapılanmalarının güçlenmesidir. Bunların hepsi milli duyarlılıklara ket vurmakta, bu kapsamda duyarsızlığı artırmakta, 36 etnik yaygaracılığa tepkisiz kalınmasına yol açmaktadır. Özellikle Başbakan’ın sözüm ona milli çözülmeyi önlemek için önerdiği Türkiyelilik tezleri aslında ileride karşımıza çıkacak önemli bir sorunun şimdiden telaffuzu ve hatta hızlandırıcısıdır" ifadelerini kullandı.
“YÜZ YÜZE OLDUĞUMUZ MESELENİN BOYUTLARI BÜYÜKTÜR”
Etnik uyanışın, etnik canlanmanın millet yapısına rakip çıkması kısa soluklu ve saman alevi gibi yanıp sönen günübirlik bölücü heyecanlara neden olsa da sular durulduktan sonra çok acı sonuçlarını göstereceğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"Parçalanmış ülke fotoğrafından fayda umulması, geçmişten intikam alma arayışları, bedel ödettirme gayeleri ve kutuplaşmalar kardeş kavgalarına, kanlı hesaplaşmalara neden olacak, ortada bir ülke kalırsa felaketten felakete sürüklenecektir. Bugün Kürt-Türk arasında meydana gelebilecek sosyolojik ve etnik ayrışmanın nerede duracağı, hangi yıkım ve facialara ivme vereceği az çok bellidir. Sormak lazımdır ki, kurulan yuvalar, teşekkül ettirilen ekonomik ortaklıklar, beraberce yaşanılan mahalle ve şehirler nasıl ayrılacak, nasıl bölünecektir? Bin yılın hukuku sırf PKK istedi diye, sırf AKP-BDP ve Barzani buyurdu mazeretiyle nasıl bozulacaktır? Mesela, Kürt anadan ve Türk babadan ya da tersi olan bir durumda doğacak çocuk nereye ait olacak, kimliğini nasıl anlamlandıracaktır? Başbakan bu soruyu kendi kendisine soracak yüreğe sahip midir? Yüz yüze olduğumuz meselenin boyutları hafife alınamayacak kadar büyüktür. Türk milletinin ismini ağzına almaktan imtina eden zihniyetler muhtemel risk ve açmazların farkında mıdır? Eğer farkındalarsa tercih ettikleri politikaların bölücü terör örgütünün tez ve taleplerini meşrulaştırmak ve aynı zamanda karşılamak olduğunu ne zaman anlayacaklardır?"
“BU ZİHNİYET, ŞİMDİ DE TÜRKMEN KATİLLERİNİ DİYARBAKIR’DA YERE GÖĞE SIĞDIRAMAMIŞTIR”
Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Maalesef üniter milli devlet yapının giderek gevşediği bu aşamadan sonra ve özellikle Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin Kürdistan olarak ilan edilmesi ve Barzani’nin Diyarbakır’da alkışlarla takdim edilmesi tahminlerin ötesinde musibetlere ortam açacaktır. Başbakan Erdoğan, düşüncesiz, milli gerçeklerden uzak, sığ ve son derece sakıncalı tavrıyla peşmergeyi vatanımızın bir bölümünde siyasi figür olarak ön plana çıkarmıştır. Geçtiğimiz Nevruz’da İmralı canisinin mesajını Diyarbakır’da okutan ve sözde liderliğini meydanlarda onaylatan bu zihniyet, şimdi de Türkmen katillerini Diyarbakır’da yere göğe sığdıramamıştır. Diyarbakır’da gülenler, barış mesajları verenler, kardeş ve dost diyerek taltif edilenler Kerkük’ü, Tuzhurmatu’yu, Telafer’i her gün kana bulayanlardır. Başbakan’ın elbisesinden konfetileri temizlediği kişi Türkmenleri etnik temizliğe tabi tutmaktadır. Hiç şüphesiz bu marazi hal Türk devlet geleneğini hiçe saymaktır. Türk milletinin bekasını yok hükmünde görmektir."
ÜLKE PEŞMERGEYE İKRAM EDİLDİ
Barzani’nin Diyarbakır’da bulunuşunun yalnızca bir açılış törenine veya toplu nikah merasimine icabet olmadığını söyleyen Bahçeli, "Başbakan bu peşmergeyi Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi noktasına çıkarmış ve kurgulanan psikolojik harekatla bunun çatısını örmüştür. Öyle ki, Kürt kökenli kardeşlerimize başka birlikte yaşama seçenekleri zımnen sunulmuş, Başbakan siyasi kaygılarla, enerji havzasından istifade etme adına ve küresel emrivakilerle resmen ihanete çanak tutmuştur" dedi.
Her şeyin ayan beyan ortada olduğunu, Barzani’ye hem sınır kapısında hem de Diyarbakır’da en üst düzey protokol uygulandığını belirten Bahçeli, "Peşmerge başının vatan topraklarında izlediği güzergah Hakkari ile birlikte aşiretinin etki alanının en güçlü olduğu bölgedir. Bu bölgede Barzani sivriltilmiş, parlatılmış ve öne çıkarılarak moral verilmiştir. Başbakan Erdoğan vatan ve millet üzerinde hesap yapanlara hayallerinde bile göremeyecekleri fırsat ve imkanları tanımıştır. Sözde Kürdistan bayrakları altında gerçekleşen buluşmalardan doğal olarak peşmerge ziyadesiyle memnun kalmış ve rüyasının gerçeğe döndüğüne sevinerek şahit olmuştur. Şu kepazeliğe bakınız ki, bu ziyaret fiziki ortam yanında psikolojik ortamın da etkisiyle 'Irak Kürdistan’ı liderinin Türkiye Kürdistanı’nı ziyareti' şekline dönüşmüş, yandaş medyanın etkisiyle buna bir de tarihi önem atfedilmiştir. Kongo’da Pigme bulmakla, ABD’de Kızılderililere su götürmekle övünen Başbakan, Türk vatanını peşmergeye adeta ikram etmiş, siyasi ve etnik temelli iddialarına kucak açmıştır" diye konuştu.
“ÜLKEMİZİN DÜŞÜRÜLDÜĞÜ HAZİN DURUM BU KADAR YÜREK YARALAYICIDIR”
Bu pervasızlığın, bu şuursuzluğun kuvvetlenmesi ve sürmesi halinde bölünmenin kaçınılmaz olduğunu savunan Bahçeli, "Çünkü Başbakan, vatanımızın bir bölümüyle ilgili hedefleri olan ve PKK’yı destekleyip kışkırtan bir kabile reisine arayıp da bulamadığı ortamlar sunmuştur. Bunu izleyen günlerde, Türkiye’deki Barzani lobisi harekete geçmiş ve parti kurmak için kolları sıvamıştır. İşte ülkemizin düşürüldüğü hazin durum bu kadar yürek yaralayıcıdır. Düşmanını dost gören yönetimler, yabancılaşmayı ve yabancılara dayanmayı normal karşılayan zihniyetler bize bir imparatorluk kaybettirmişti. Önlem alınmaz ve Türk milleti gerekli demokratik müdahaleyi yapmazsa 29 Ekim 1923’de kurduğumuz devleti de, milli varlığı da yitirmenin sınır hattına gelmiş bulunuyoruz. Tehlike bu kadar yakın, kabus dolu günler bu kadar belirgin ve beriye gelmiştir" şeklinde konuştu.
“SANAYİ ŞURASI'NDA BAŞBAKAN FAHİŞ HATALAR YAPMIŞTIR”
"Bugün Türkiye’yi yöneten siyasi zihniyetin tarihi bilmemesi bir yana, yanlış ve gaflet dolu uygulamalarına pişkince bahane yapmaya çalışması da skandal bir tutumdur" diyen Bahçeli, şunları söyledi:
"Başbakan Erdoğan tarihten husumet çıkarmakla kalmamış, yalancı şahit göstermeye kadar işi götürmüştür. Bu hafta içinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca Ankara Ticaret Odası Kongre Merkezi'nde düzenlenen 3. Sanayi Şurası'nın açılışında konuşan Başbakan Erdoğan fahiş hatalar yapmıştır. Nitekim buradaki açıklamalarında, kutlu ecdadımızın kayıplarını idare-i maslahatçı tavra bağlayan Başbakan hem yanılmış hem de geçmişi nasıl yorumladığını göstermiştir. Tarih içinde 16 devlet kurmuş olmakla zaman zaman övündüğümüzü, ancak bir başka açıdan bakıldığında bu ifadenin 15 devletin de yıkılması anlamı taşıdığını iddia etmiştir. Bu çerçevede Başbakan, örtülemez, geçiştirilemez ve kapatılamaz cehaletinin bir kez daha kurbanı olmuştur. Kendisine hatırlatırım ki, Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldız tarihteki 16 büyük Türk devletini simgelemektedir. Ve bunlar arasında şu an sahip olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti yoktur. Başbakan Erdoğan geçmişte kurulan bu 16 devletin içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni de koyarak çok ciddi bir yanlışa imza atmıştır. Başbakan Erdoğan’ın kılavuzlarını gözden geçirmesi kendi yararına olacak ve böylelikle mahcubiyetten de kurtulacaktır. Hal böyle olunca tarihi çarpıtmaktan, istismar etmekten ve karalamaktan özel bir haz duyan Başbakan ve zihniyeti dünü iyi anlayamadığından bugünü ve yarını görememektedir. Türk milletinin en büyük talihsizliği de tarihe kör ve şaşı bakan bir iktidar tarafından yönetiliyor olmasıdır."
“ECDADIMIZA ŞÜKRAN DUYMAK HEPİMİZİN BORCU”
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan PKK’yla pazarlık masalarında akıl ve mantığını da bırakmış, Barzani’nin etkisinde kalarak uyuşmuş ve cahilliğini yeniden gün yüzüne çıkarmıştır. İnsanlığa umut olan, mazlumlarda heyecan uyandıran, adaleti rehber edinen, çağların kilidini açan Türk-İslam kudretinin kıtalara hükümdar olan, dünyaya yön veren muzaffer nesillerin böylesi iftiralara maruz kalması kabul edilemezdir. Başbakan Erdoğan tarihten bölücülük için gerekçe ararken, ecdadımızın ruhunu incitmiş, muhteşem başarılarını gölgelemeye kalkışmıştır. Her şey bir yana aziz atalarımız olmasaydı, bizlere bağımsız yaşama hazinesini bırakmasaydı Recep Tayyip Erdoğan tıpkı hizmetinde bulundukları gibi ya David ya Con ya da Hans olmaktan ve anılmaktan kurtulamazdı. Bu nedenle geçmişimize, daha da mühimi ecdadımıza şükran duymak hepimizin borcu ve en önemli ödevidir. Bugünden düne bakarak ahkam kesmek, ipe sapa gelmez yorumlarda bulunmak Başbakan’ın yanlışlarını gizleyemeyecektir. Başbakan Erdoğan’ın eksikliği ise bunların hiçbirisine sahip olmamasıdır" dedi.