AK Parti, Türkiye genelindeki 17 ilde düzenlenen Başkanlık Sistemi Toplantıları kapsamında Antalya’da ‘Başkanlık Sistemi’ toplantısı yapıldı.
Toplantıya, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Antalya Milletvekili Menderes Türel, Milli Savunma eski Bakanı ve Antalya Milletvekili Vecdi Gönül, Hüseyin Samani, Sadık Badak, Gökçen Özdoğan Enç, AK Parti İl Başkanı Mustafa Köse, belediye başkanları, belediye ve il genel meclis üyeleri ile teşkilat mensupları katıldı. Toplantının ilk bir saatlik bölümünde, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Yönetim Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Bekir Parlak Başkanlık Sistemi’ni anlattı.
Dünyadaki başkanlık ve yarı başkanlık sisteminin işleyişinden örnekler vererek konuşmasına başlayan Prof.Dr. Parlak, Türkiye’nin anayasasıyla birlikte yönetim sistemini de değiştirmesinin vaktinin geldiğini savundu.
‘Devletlerin sistemi dediğimizde hükümetler anlaşılmaz’ diyen Prof.Dr. Parlak, şöyle konuştu: “En üstte devlet vardır, hükümetlerin de üzerinde. Devletlerin de sistemleri farklı farklı olabiliyor. Bunlara renk veren ideolojiler farklı olabiliyor. Bizim dersimiz bu değil. Hükümet katında ne var? Hükümeti temsil eden tekçi yürütme, ikinci yürütme vardır. Bizim 1982 anayasasını yazanların ne kadar vahim bir hata yaptıklarına, ne kadar fahiş bir yanlışlık içinde olduklarını şuradan anlayınız, dünyadaki sistemler başkanlık sistemi değilse, ya Cumhurbaşkanlığını yükseltirsiniz, Başbakanlık sembolik olur, ya Başbakanı yükseltirsiniz Cumhurbaşkanı sembolik olur. Biz de hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan yükseltilmiş. Biz de böyle garabet bir sistem var. Türkiye’yi otobana çıkaracak model yürütmenin güçlü olacağı modeldir.”
İstikrarlı bir iktidarın bu milletin ilacı olacağını ifade eden Prof. Parlak, şunları söyledi: “1989 ile 2000 yılları arasında 11 hükümetimiz var. Cumhuriyet döneminde 61 hükümetimiz var. İstikrarsız ve yürütmesi zayıf bir hükümetin bu topraklarda yaşamayacağı ve barınamayacağı aşikardır. O bakımdan Türkiye’nin bugün ihtiyacı olan sistem güçlü yürütme olan sistemdir. Adını ne koyarsanız koyun. Türkiye’de özellikle 70 ve 80’li yıllar boyunca, 90’larda da çok büyük istikrarsızlık içinde kıvrandı, koalisyon hükümetleri. Cumhurbaşkanı seçememeler gibi handikapları hepimiz gördük, kuyrukları hepimiz gördük. Bütün bunlar bizi ekonomik istikrarsızlık ve dış politikada gülünç düşme durumuna getirdi. Biz şimdi de başkalarıyla alay ediyorsak bize de zamanında öyle bakılıyordu. Milleti devletin efendisi yapmanın zamanı gelmiş, geçiyor. Soydaş cumhuriyetinden vatandaş cumhuriyetçiliğine, devlet tekelciliğinden, millet çokelciliğine gelmemiz gerekmektedir. Vesayet kurumundan, askeri darbelerden, koalisyonlardan, milletvekili pazarlarından kurtulmamız için yürütmemizin güçlü olması lazım. Bunun da tam zamanıdır.”
Türkiye’nin yeni yürütme sistemini belirleme eşiğine geldiğini kaydeden Prof.Dr. Parlak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeni anayasayı yaparken ve Türkiye’nin istikrardan kazandığı hızı, gücü tekrardan kaybetmemesi için mutlak suretle parlamenter sistemi iyi bir şekilde sorgulamamız gerekir. Bir ülkenin devlet başkanını halk seçiyorsa parlamentarizm bitmiştir, yarı parlamentarizm devreye girer. Yarı başkanlık sisteminde parlamento ve yasamanın tamamı ayrı değildir. Hükümet yasamanın içinde çalışır, milletvekilleri buna göre oluşur. Başkanlık sisteminde başkan da yasama organının temsilcileri olan milletvekilleri de bir seçimle gelir, fakat başkan ayrı seçilir." Bugün dünyada pek çok başkanlık sistemi olduğunu anlatan Parlak, şunları söyledi: "Yarı başkanlık sistemi ve parlamenter sistemle yönetilen ülkeler var. Herhangi bir ülkeyi baz aldığımızda bu ülkenin tarihi geçmişi, demokratik kurum ve kurallar, ekonomik, sosyal durumla birlikte sahip olduğu sistem başarılı ya da başarısız oluyor. Latin Amerika’da başkanlık sistemi başarısız oluyor ama orada parlamenter sistem olsa yine başarısız olur.Ülkenin durumu, halkın durumu, o sistemi başarılı ya da başarısız kılmak için yeterli oluyor.”
Prof.Dr. Parlak, “Bize parlamenter sistem ne kadar yaradı? Bu bizim sistemimiz miydi, geleceğimize uygun muydu?" sorularını yönelterek yine kendisi cevap verdi: "Bu millet güçlü bir devlet yapılanmasını her zaman kurabilmiş ve bunun yanında durabilmiştir. O zaman Türkiye yeni anayasasını yaparken, sistemini yeniden kurmalıdır. Bunu yaparken de mevcut anayasanın eksiği nedir, ona bakmak gerekir. Baktığımızda bu yapı, dünyada hiçbir örneği olmayan bir yapıdır. Tam bir garabettir. Bizim Cumhurbaşkanlarımızın, Başbakanlarımızın o makamdaki insanlar güven psikolojisine dayanmak durumundalar. Bunu bilemiyorlar. Başbakan karşısında kendisi kadar güçlü bir Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı kendisinden güçlü bir Başbakan görüyor ve sistem çözülmezlik olarak yürüyor. İstikrarsız hükümetler, ekonomik bunalımlar, demokratik devlet prensibiyle uyumsuzluklar gibi, millete fatura edilen çok önemli handikapları da beraberinde getiriyor.”
‘Klasik parlamenter sistemi değil de, neden başkanlık sistemini mevcut yapı istiyor? sorusunu soran Prof.Dr. Parlak, cevabını yine kendisi şöyle verdi: “Biz 19. yüzyılda parlamenter sistemi seçtik ve 150 yılı geçtik. Geldiğimiz noktada bir check up yapalım. Parlamenter sistemin bize getirdikleri, bu milletin ayağına bağlı olmaktan öteye gidemedi. Türkiye’nin yapısına parlamenter sistemin uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.”
Sorular sorarak konuşmasına devam eden Prof.Dr. Parlak, sözlerine şöyle devam etti: “Peki başkanlık sistemi nedir? Başkanlık sistemi bir hükümet sistemidir, bir devlet rejimi, meselesi değildir. Esasında bir yürütme meselesidir. Yasama ve yargının dışındadır bu konu. Yürütmenin başı halk tarafından seçiliyorsa, yürütme ve yasama birbirinden ayrıysa, hiçbir kuvvet diğerine hükmedemiyorsa ve yasama ve yürütme ilişkilerinde yasama yürütmeyi ezemiyor, yürütme de yasamayı es geçemiyorsa bu başkanlık sistemidir. Başkanlık sistemi Amerika’dan gelmiştir. 1827’den itibaren Amerika bu sistemin en iyi temsilcisidir."
"Başkanlık sistemi ile kuvvetler ayrılığı ortadan kalkar mı?" diye soran Parlak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hayır. Hiçbir kuvvet birbirine karışamaz ve her kuvvet kendi görevini ifa eder. Yürütme organının tek kişiden oluşması en önemli özelliğidir. Başkanın halk tarafından seçilmesi ve halka karşı sorumlu olması. Başkanın yasama organından güven oyu almaması. Halkın seçtiği bir başkan olarak icraatını yapabilmesi. Aynı kişinin hem yürütme hem de yasamada görev almamasıdır. Yasamanın sadece yasa yapması, yürütmenin de icraat yapmasıdır. Türkiye’nin de buna ihtiyacı olduğu görülüyor. Başkanı halk tarafından seçilen bir sistemde başkanın görev süresi 5 yıldır ve 2 kez üst üste seçilebiliyor. 2 kez den fazla seçilemiyor. Halkından gücünü alması, gerçekten güçlü, kararlı, hızlı bir yürütmeyi getiriyor. Bu bizim açımızdan çok önemli."
"Başkanlık sistemi ile etkin, güçlü ve istikrarlı bir yönetim sağlanması mutlak mıdır? Bir sistemin başarısı o ülkenin şartlarına bağlıdır. ABD demokratik bir devlet değil mi?" diye soru yönelten Parlak, cevabını şöyle verdi: "Bir sürü başka devlet, yarı başkanlık sistemindeki bir sürü devlet. Siz başkanlık sisteminde de, parlamenter sistemde de demokrasinin ileri geri kalabildiğini görebilirsiniz. Başkanlık sisteminde güç ve yetki başkanda toplandığından halk ‘ben şu partiye ve şu başkana oy veriyorum’ diyecek. Parlamenter sistemde siz bir kişiye oy veriyorsunuz, ama gelip gelmeyeceği belli değil, çoğunluk grubunu oluşturup oluşturmayacağı belli değil. Bilinçli seçmen bunu düşünmek zorundadır. Böyle bir yapı içinde bizim başkanlık sisteminin halkın gerçek katılımını ortaya koyduğu gerçektir.”
Prof.Dr. Parlak, ‘Federalizm gelir mi?’ sorusuna şöyle karşılık verdi: “Niye gelsin. Başkanlık sisteminin olduğu her yerde federalizm mi var? Bizim için federal devlet şekli bizim için zorunlu değildir ve olmamalıdır. Tek meclisli başkanlık sistemi mümkündür, tek meclisli yarı başkanlık sistemi mümkündür. Başkanlık sistemi diktatörlük getirir mi? Soru bu. Cevap; diktatörlük başkanlık sistemiyle değil, toplumsal durumla, reel politikle, o toplumun genetiğiyle ve başında bulunan kişinin durumuyla alakalıdır. Parlamenter sistemlerde de, yarı başkanlık sisteminde diktatoryal eğilimli yönetimler görmekle birlikte, başkanlık sisteminde de bunu görebiliriz."
HALKINA GÜVENENLER KAZANIR
Türkiye'nin daima güçlü liderler etrafında toplanmayı başarabildiğini anlatan Parlak, şöyle konuştu: "Elbette hepimiz aynı şeyi düşünmeyeceğiz. Herkesin aynı şeyi düşündüğü bir yerde aslında kimse fazla bir şey düşünüyor demektir. Ülkenin, milletin çıkarı söz konusu olduğunda birleşebilmeli ve halka güvenebilmeliyiz. Halka güven halka güvenmekle sağlanır, halka güvenenler de her zaman kazanır. Demokrasi gece ve gündüz realize edilmesi gereken hava ve su kadar önemli ihtiyaçtır. Bürokratik elitin, sınıfsal üstünlüğünü bitirme zamanı geldi. Artık edilgen yurttaştan, etken yurttaşa geçmeliyiz. Türkiye’nin kaybedecek zamanı yok. Gelecek kendi ellerimizde. Amacımız daha güçlü ve daha özgür bir ülkedir. Aracımız; bunu sağlayacak siyasal ve yönetsel bir sistemi kurmak. Böyle bir devlet ve hükümet sistemi iktidarın ayaklarındaki yükü alacak ve Türkiye’yi tam otobana çıkaracaktır.”
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Menderes Türel ise Türkiye’nin çok zor safhalardan geçtiğini hatırlatarak şunları söyledi: “Aslında rahmetli Menderes’in boynuna geçen ilmik, Türk milletinin boynuna geçen ilmikti. Türk milleti artık ayağına vurulan prangalardan kurtuluyor. Avrupa bir taraftan büyük ekonomik krizlerle mücadele ediyorken, Orta Doğu büyük krizlerle baş başayken, Türkiye hem ekonomide hem siyasette parlayan bir yıldız. Bugün milli tankını, milli helikopterini yapabiliyorsa, bu gerçekten çok çalışmanın millete güvenmenin ve hortumların kesilmesinin, yolsuzluklara dur denilmesinin ardından kaynaklanıyor.”
Türel, EXPO 2106 Antalya Organizasyonu ile Antalya’ya yatırım yağmurlarının başladığını sözlerine ekledi.